1 Nisan 2009 Çarşamba

şekil budur

efendim, enfes kişilikleri bloga taşımaya devam ediyoruz. sadri yıldız'dan sonra ki büyük ihtimalle bu adam sadri bey'e bir hal gelişinin tek şahidi, inönü stadında galatasaray maçlarını izleyip aziz yıldırım hayranı olan ve eşcinsel olup da evlenen, boşanan, ama bu mağduriyetinin bedelini ödemek için yine evlenmek isteyen; (h)ırsızlık mesleğine giriş hrsz.101 dersi veren ve (h)ırsızlık mesleğinin eskisi gibi işinin erbapları tarafından yapılmadığından şikayet eden; bir akşam şeref tribününde "futbol ve şiddet" kavramlarını tüm spor kamuoyuna tartıştırıp, aynı akşam "oğlan" olduğu için 10 kişilik bir grup tarafından dövülen bir adamı huzurlarınıza getirdim.

(italik kısmındaki üslubum size birini hatırlatmış olabilir, aman diyem.)

kurgu güzel, olaylar çarpıcı, david lynch filmlerinde olduğu gibi konuyu anlayınca şok oluyorsunuz. bu adamın vermek istediği mesajı sizlerle paylaşmak isterim. tabi çözdüğüm kadarıyla. zira, konu herkesin yorumuna açık.

  1. bir kere kişi ve kurumlara takılmamak gerekiyor. en başta belirttiğim gibi, inönü stadında galatasaray maçını izleyip aziz yıldırımı takımın başında görmek istemesi saçmalık gibi gelebilir. ama vermek istediği mesaj: "futbol kirli ilişkilere sahne olan bir spordur. taekwando ise bütün bu olanlara rağmen naif kalmayı başarabilmiştir. ayrıca, futbol kitlelerin afyonuyken; gaziantep doğunun parisidir."
  2. hırsızlık mevzusundaki açık sözlülüğü ile, günümüzde yaşanan heyhulaya göndermede bulunmuştur. demek istediği "ben, benim olan, benim hakkım olan şeyleri çaldığım için suçlu değilim, bilakis yaşamıma sahip çıktığım için gurur duyuyorum. ama prensiplerim var, kadınların çantasını asla ve asla çalmam. belki çalarım lan, bu o anki ruh halime bağlı" dır.
  3. zenci ve kürt imgelerinde ise tezat sanatını kullanmıştır. amacı, aslında aynı kaderi paylaşan insanların, hayatlarından sorumlu olanları değil de birbirini alaşağı etmeye çalıştığı anafikrini sunmaya çalışmıştır. ayrıca, "japon olsun, çinli olsun, hepimiz kardeşiz, bu ninjalık ne diye, bu nançakular kime?" fikriyatını inceden inceden, ufak ufak veriyor. anlayabilene tabi.
  4. eşcinsellik olayında vermek istediği ise çok açıktır. homoseksüellerin, heteroseksüel evliliklere toplum tarafından zorlandığını, yeri geldiğinde 10 kişilik gruplar tarafından dövüldüğünü, buna rağmen "aytaç medya"nın eşcinselliği gözümüze çirkin ipnelerle sokarak çamurlaştırdığını belirtmek istemiştir. ayrıca, "tarabya'da nejat alp'te düğün" imgesi ile de etiler vs tarabya çatışmasının yapay bir çatışma olduğunu belirtmiştir. ama eklemekten de çekinmemiştir: "tarabya her türlü skertir haceliz"
  5. blue jean cebindeki fotoğraf imgesine gelelim. fotoğraf aşkı, blue jean ise kapitalizmi simgeliyor burada. demek istiyor ki, kapitalizm, aşkı göt cebine soktu. bu kadar net! fotoğrafın 4'e katlanmışlığı ise futbolun 4 büyüklerini simgeliyor. ve başladığı noktaya geri dönüyor. yani bir çember oluşturuyor. "ya dışındasındır çemberin, ya da içinde yer alacaksın, ama ben çemberin mına gomuşum."

şimdi soruyorum, hangimiz deli?

(olm adamı anlamlandıracağım diye referans vermediğim filozof kalmadı. beynim zikildi yeminle.)

2 yorum:

Obicen Kenobi dedi ki...

Bence;

- Kayseri maçı özellikle "oğlan" (ulan bu laf eskiden oğlan çocuğu şeklinde erkek çocuk anlamında kullanılırdı, ne zaman eşcinsel olarak kullanılmaya başladı ki?) imgesiyle bağdaştırılmış. 10 kişi bana seri şekilde kaydı diyememiş alenen.

- Saat ise hayatımızın ne kadar kısa olduğuna bir gönderme değildir de nedir? Kendi hayal dünyasında yarattığı "Yaşayacak fazla zamanımız yok, başkalarının zamanını çalarak ömrümü uzatayım bari" şeklinde bir yanılsamadır.

- Sokaklarda yatıyoruma gelince; müsade ederseniz yatmayı da burada cinsellikle bağdaştıracağım. Dünyada o kadar çok ölüm, yıkım, savaş var ki, savaşmayalım sevişelim, gerekirse sokaklarda sevişelim.

- Cep telefonunun bazı şartlar neticesindeki yokluğu ise günümüz dünyasında gelişmekte olan teknolojiyle birlikte azalan sosyallik, insanlar arasında kopan iletişime gönderme olabilir mi acaba?

- Arkadan geçen tramvay'ın çanı hepimizde hoş bir nostalji hissi yaratmadı mı? Adeta çikolata renkli siyahi şarkıcı gibi, eski günlere bir özlem, yeni günlere bir tekin... Aha Özlem Tekin beni andı.

- O spiker ne allasen? Hırsızlığı tavsiye eder misin gençlere? Sanki bir mühendislik bölümünden, iyi kazançlı bir işten, yazlık yörelerdeki tatil beldesinden bahsediyor karşısındaki. Lan herif sokakta yatıyor, aç kaldığı için hırsızlık yapıyor, nasıl bir insansın ki elinin altında medyanın gücü olmasına rağmen nerde bu devlet, nerde insanlar, nerde çamaşır makineleri diye sorgulayıp soruna çözüm arayacağına olaya yavşakça yaklaşıyorsun, rating arıyorsun. Kalıbını skeyim senin spiker gibi... Öhüm, afedersiniz bir cinnet anı yaşandı az evvel.

-Hırsızlıktan devam edersek; tabi hırsızlığa kadınlar yüzünden herkesin karşı olması da ilginç. Doğru da sanırım bu tespit. Ben misal bir erkek olarak her gün her gün soyulmak isterim, yavaşça üstümdekileri çık... Öhhööm... Ya bak! Nereye gitti yine konu...

- Bir hırsızlık maddesi daha geliyor kılıksız spikerden; "çalıntı cep telefonlarının kullanılmaması için getirilen güvenlik önlemlerini protesto ediyor musunuz?". Karşındaki bali mi çekmiş hap mıdır esrar mıdır neyin etkisinde olduğu bilinmez ama sen ne kullandın be adam röportaja başlamadan evvel, buna rağmen cevap geliyor; sürekli protesto ediyoruz. Bir pazar annesi zannedersin, sürekli taksim meydanında elinde pankart.

- Etnik inceleme: Sadece hırsızlığa mahsus değil, h harflerini genel olarak söyleyemiyor vatandaş. Kuvvetle muhtemel trakya yörelerinden ya da muhacır kökenli kendisi.

- Arka vitrinden gözümüze giren "bugün" / "yarın" reklamı da bugünümüzde bunları görüyoruz, varın yarınımızı siz tahayyül edin dercesine manidar.

- Tamam be, bağırmayın, gidiyorum. Hem tenya bağırak da yaşar bağırmasak da ehi ehe... Kim attı lan bu yumurtayı? Dışarı çık dışarı, artizz...

Samakays dedi ki...

"hiç unutmam dün degil evelsi gun" televidyon.com da denk geldiğim -11. dakikadan sonra çıkıyor - nev'i şahsına munhasır zatı "begeniyoruz ifade ediyoruz". köpeğin -rodfaynırın- onu ısrmasına çok üzüldük. asıl isminin buse oldugunu da açıklamıştır aynı röportajda. o bir fenomen.