21 Ağustos 2009 Cuma

sinema-tv tarihimizde zengin piçi tiplemesi ve onun inanılmaz libidosu

0 eyyorlama
bu başlığı yalnız ve güzel ülkeme adıyorum..

evet. zengin piçi ve onun inanılmaz libidosunu, sinema-tv tarihinde her daim onun yanında bulunan yancı, korkak, her an satıcı olabilecek, onun yanında takılarak beleş viskinin dibine vuran yavşak arkadaşlarından dinlemeye başlayalım:

"hey meraba moruk. beni tanıdın değil mi? zengin piçinin yancılarından biriyim ben. taa 1960'lardan günümüze. ilk günkü kadar taze, ilk günkü kadar beleşci, ilk günkü kadar işsiz güçsüzüm. eleman tecavüz ederken kızın ellerini ayaklarını tutarım, tecavüze yardım ve yataklık yaparım. arkadaşın başı belaya girip de ufukta fakir gururlu ve bir o kadar iri pazulu karakterin dayağı görüldüğünde satışı koyarım. abi benim hiç ilgim yok, hepsini murat yaptı diye ele vermekten zerre sakınmam, utanmam. evet, beni iyi kötü tanıdınız. zengin piçi murat'a geldi sıra. murat da 1960'lardan günümüze, ilk günkü kadar zengin, ilk günkü kadar tembel, ilk günkü kadar baba parasının hamına koyan biri. bugün hayatını bilimum tv dizilerinde deevam ettiriyor. neler yapmadı ki bu pis adam! çükü uğruna ne ocaklar söndürdü, ne namuslar kirletti de babasının parası sayesinde sıyrılıverdi işin içinden. adamın libidosuna hakkaten hayranım. nerde fakir ama kütür kütür bi kız görse 'ahahaa, er geç benim olacak' diye yeminler etti, iddialara girdi. yazık etti onca genç kıza. aygır gibi herifdi valla..."

genci bir de babasından dinleyelim:

"tüm birikimimi, itibarımı, parlak olabilecek siyasi kariyerimi, belediye başkanlığımı filan skti attı piç! öyle bi libido var, sen düşün artık. kaç kere kıçını kurtardım hatırlamıyorum. hatırlarsınız, münir özkul'un kızı için öyle bi o kızı istiyorum baba deyişi vardı ki, allah sizi inandırsın kendi kendime bu çocuğun önünde dağlar olsa deler geçer diye ürktüydüm. az para vermedim, ırzına geçtiği kızların babalarına. sırf yurtışına kaçış parasıyla dört nüfuslu aile geçinebiliyordu o vakitler. bi süre belçika'da tatil yap demek kulağınıza basit gelebilir ama, o zamanın şartlarıyla çok büyük paralar gidiyordu..."

görüldüğü gibi, elemanın babası da şikayetçi. şikayetçi olan biri daha var. kim mi? buyrun kendisinden dinliyoruz:

"sık sık mutfakta sıkıştırıp popomu mıncırırdı. ay yapmayın küçük bey , etmeyin küçük bey dememe kalmaz, küsküyü hissettirirdi alttan alttan. öyle bi cinsel arzu görmedim ben. bi iki kere 'hizmetçi miyim küçük beyin seks oyuncağı mıyım lan' diye isyanlara koşacak olduysam da benim de hoşuma gidiyor gibiydi..."

karşı tarafa geçelim. ondan en çok çeken, mağdure ve mağdurenin aile bireylerine:

"allah belasını versin! paso kızın namusunu kirletti! tarlada denk getirdi, çalı dibine sürükledi. çalıştığı lokantada masanın üzerine serdi. fabrika çıkışı yolunu gözleyip arabasına attı da belgrad ormanına götürdü. her boku yedi itin soyu! ha, benim kızımda suç yok mu? güzel olmak, kütür kütür olmak suç mu? bence değil. hiç değil. bu namussuz ırz düşmanı neler yapmadı ki kızıma. sadece kızıma değil; afedersin bana bile hallendiği oldu boğanın! şimdi, hakkını da teslim etmek gerek şu noktada. ondaki cinsel arzuyu 35 yıllık kocamda bi gün bile görmedim. ihihihi..."

"şimdi, kızın namusunu kirletti sık sık. bu tamam. ama bu sayede iş güç sahibi de olduk icabında. gururumuzu onurumuzu para destelerinin arasına meze edip yediğimiz de çok oldu. oldu bunlar. ama bazılarımız dayanamadı bu kalleşliğe, senelerce mapuslarda tükendi..."

son olarak da kendisini aşk-ı memnu bihter'den dinlemek istersiniz diye düşündüm:

"behlül'ün libidosunu anlatmaya gerek yok aslında. hepiniz gördünüz. aramızdaki yastığı ve beni kütürdetti dakikalarca. kuzenini de denk getirirse emer bu, benden söylemesi. fırsat kolluyor gibime geliyor. ama ben size bişey söyliyim mi, bu sarı boğa en çok da saf amcasını s.kiyor..."

çok genç kızın, çok ananın, çok fakir nişanlının ahını aldı bu herif. hepsini geçtim, ümit besen'in ahını aldı ya, er geç cezasını görür bence.

20 Ağustos 2009 Perşembe

hisli

0 eyyorlama
bazen, öyle görüntülere denk geliyorum ki, gerçek mi rüya mı kabus mu karıştırıyorum. misal:



golü atanın maradona, messi, zidane falan olmadığını, bilakis halis muhlis eniştemin köyden gönderdiği hormonsuz fitbolcu "oktay derelioğlu" olduğunu, maçın da "oktay derelioğlu'nun jübilesi" olmadığını ve rakip oyuncuların da oktay gol atsın diye türk filmlerinde futbol görüntülerindeki figuranlar gibi dravdan hareket yapmadıklarını, aksine resmi bir maç olduğu için oktay'a azami düzeyde önlem aldıklarını düşünürsek, bu golün tüm ülkede o gün izlenme rekorları kıran bir rüya olduğunu düşünmeme hiçbir şey engel olamaz. zira, bu söylediğimle birlikte, birinin de rüyayı kaydedip internete koyabilecek teknolojiye sahip olma ihtimali, yukarıdaki golün gerçek olma ihtimalinden daha yüksek görüyorum. matematik bunu söylüyor, bilim bunu söylüyor, istatistik ilmi bunu söylüyor.

+ hacı abi, dün akşam rü...
- sus sus, dillendirme! ben de gördüm onu.
+ sence ne demek abi bu?
- bilmiyorum gandıralım, bilmiyorum gadanalım. hiç bilmiyorum.

şimdi gerçeklikle kabus arasında, araftaki başka bir örneğe geçelim:



mavi beyaz duş perdesi, yarım yamalak akıtan duş başlığı, kendi eli tarafından okşanan meme ucu, kimbilir nice destansı osbirler gördüğü için yağlanmış fayanslar... bu korku öğelerini alfred hitchcock'a söylesen, aklının kaçırır da purosuna konmuş kuşcağızı götüne sokuverir valla.

korkuyorum, siz de gördünüz mü?

14 Ağustos 2009 Cuma

Ha Tuncay Şanlı ha Tuğba Özay

0 eyyorlama
Aslına bakarsanız birini başka birine benzetmekten men edilmiştim. Bir arkadaşın kafasını arkadan Behlül'e benzettim diye çekmediğim çile, duymadığım laf, hedef olmadığım hakaret kalmamıştı dost meclisinde. Hatam vardı. Kafası arkadan Behlül'e benzeyen arkadaş, 2-3 gün sonra yedek subay tıraşından mütevellit bir kivi kafa edinecekti kendisine, sırma saçlarıyla yaşadığı son günlerdi, boşunaydı Behlül diye ısrar edişim. Bunu o anda da düşünebilsem hemen yan çizerdim, "Adam askere gitcek, azcık moral olsun diye söyledim" gibi okkalı bir bahane de bulurdum, karaktersizlik de yapardım.

Bu gibi şeylerden kendimi alamıyorum, aşırıya kaçan benzetmelerim var. Behlül bir yana, ki zaten arkadaşa moral olsun diye öyle demiştim, Tuncay Şanlı'yı her görüşümde Tuğba Özay'ı düşünmek zorunda kalmak mafediyor beni. Adam gole gidiyor, benim aklımda Tuğba var. "Ulan kadının düğününe İbrahimoviç gitmiş, ya anasını ya" diyorum.
Tuncay golü atıyor, "Viera ile beraber gitmişler..." düşüncesi geçiyor aklımdan.
Tuncay gol sevincini yaşarken, içimden "Bizim düğün olsa Yaser Yıldız bile gelmez" demekteyim.
Maç bitiyor, adam soyunma odasına gidiyor, ben en son "Bursasporda sınıf arkadaşım oynuyor" diyerek düşünce sürecimi tamamlıyorum. Pis bir düşünce süreci bu. Kafamın içindeyken iyidi, dillerince tiskindim.

Biri furbolcu, biri manken olan bu iki insana bazı bazı da Semih Erden'i benzettiğim de oluyor. Artık bu kadarı fazla. Hep Behlül'ün suçu bunlar. Hayırlı teskereler asker ağbi.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

aramasın gözler, o şimdi asker

3 eyyorlama
er değil, erbaş hiç değil. habp isimli arkadaş, yedek subaylığı kazandı. o sınavı o kadar ciddiye aldı ki, dersaneye gitti. ve istediği sonucu aldı. 1 yıllık askerliğe girdi. ben dedim, gel tımarlı sipahi ol, garanti iş, sigortasıdır, öşür vergisidir, kafan rahat olurdu dedim ama pek yanaşmadı.

büyük ihtimalle, bir sürü askerlik anısı edinecektir kendine. hafız, bak bunu okuyorsan söyliyeyim, bana içinde çavuş, astsubay, yüzbaşı gibi rütbeler geçen hikayeler anlatma. o kadar çok dinledim ki, daha askere gitmeden, kendime bir anı oluşturdum. biraz potbori, biraz anonim. anlatayım da dinle o zaman:

hikayemiz, her askerlik anısı gibi "bir gün yine.." ile başlıyor. ki zaten askerlikteki rutini buradan anlıyoruz: "bir gün yine içtimadayız. nöbetçi başçavuş konur komutan da nizamiyeden giriş yaptı. (arada 'tamam mı?' diye dinleyici yokladığımı varsayın. 'tamam mı?'sız askerlik anısı anlatılmaz) ulen argideş, neyse albay çağırdı beni (ben parantezi kapatasıya başçavuş albaylığa terfi etti), git bana iki kilo lokum al. ulan diyorum kendi kendime, bu adam benle dalga mı geçiyor?"...

evet devamını oluşturamadım, üşendim. habp gelsin tamamlayacağız birlikte senaryoyu. sürpriz final olarak tasarlıyorum. albay finalde beni öpecek.

meraklısına not: kendisi etli ekmek diyarı konya'da yedek subay. eğer bir subay sakatlanırsa bençten hızla girecek oyuna ve koştururken el kol ile erlere talimatlar yağdıracak. benim kafamdaki yedek subay tasviri budur abi.

ne olursan ol, dön gel hacı.