
30 nisan perşembe bugün. 1 mayıs'a nereden baksan 1 var. katıldığım en son 1 mayıs'ta, 30 yıl öncesindeki boğazlı kazaklı, kulak kapatan saçlı, kolkola ve nizami yürüyen ispanyol paçalı abilerimizin heyecanını hissetmiştim elimde olmadan. aynı zamanda o günkü korkuyu da hatırlatmayı bildiler yine. sular idaresinden sıkılan kurşun ve atılan bombalar yerine, boyalı su sıktılar bu sefer. çok korkutmuyor sol galiba artık. 2050 yılında su tabancası sıkarlarsa hiç şaşırmam.
evet, o gün korku ve heyecanın yanında, nostaljiyi de yaşamıştım. birazcık tarık akan, birazcık yılmaz güney, azıcık metin oktay, bir tutam münir özkul'lu neşeli günler, duvar yazılamaları, mc hükümeti ve çokça mahir çayan. yaşamadığım zamanlara dair bir sürü anı vardı beynimde. tabiki de, "eski solcu romantizmi" değil bu yazdıklarım... ama işte, tarihe refere eden tam sayılı bir yıl olmaya görsün, insan beyni hemen o günleri normalden daha çok düşünür.
yıllardan 2007, aylardan tabiki de mayıstı. 1977'nin 3 x 10 yıl sonrası.
"gelinen noktada, son kertede, günümüz türkiye'sinde" gibi kelimelerle siyasal bir yazı döşemek isterdim bugüne dair. tıpkı bir ideolog gibi. ama yazma eylemine "döşemek" fillini ulayan bir adam olmuşum, naparsın yakari? marx da acaba engels'e dönüp "gardaş, nasıl döşemişim manifestoyu?" diye sormuşsa, onu bilemem...
işçilerin, işsizlerin, öğrencilerin, delilerin 1 mayıs işçi bayramı kutlu olsun. savaşın, küresel ısınmanın, emek hırsızlığının, endüstriyel futbolun, tımarhanelerin, f tiplerinin, websenselerin, işsizliğin, teğetlerin, depremde yıkılan kirişlerin, domuz griplerinin, çakal ilaç şirketlerinin, erman toroğlu'nun, ırkçılığın, seksistliğin, homofobikliğin, stayjerliğin olmadığı bir dünya için.