19 Şubat 2009 Perşembe

anneanne ile "road to uefa cup final"

dün akşamki maçın yorumunu yaparken, herkesin ilk cümlesinde şu kalıp olacak gibi: "maçtan önce kadrolar açıklandığında 3'lü defans şüphe yaratmıştı". evet bende de şüphe yaratmıştı fakat biliyorum ki avrupa kupası maçlarında, ne taktiksel düzen ne de oyuncu seçimleri; inanış ve konsantrasyon kadar etkilemiyor türkiye takımlarını.

bunu dün maçın ilk yarısını anneannemle izlerken çok daha iyi anladım. küçükken maçlardan önce, onun dualarının benimkilerin force'undan daha yüksek olduğunu düşündüğüm için, hep dua etmesini isterdim. ilk başlarda "amaaan o ne ya?" der, sonra kırmaz beni, ederdi.

yıllar sonra, dün akşam anneannemle bir galatasaray maçı izleme fırsatım olmuştu. tabi geçen 10 yılda düşünsel anlamda değişiklik olduğu için, aklımdan dua etmesini istemek geçtiyse de, yediremedi bu ateist yürek. fakat, çıkış tünelinde sarı-kırmızı parçalı forma tüyleri ürpertircesini belirince, dayanamadım ve istedim. hem onun yaprak dökümü'nünden ayırdığım için vicdan azabı duysam da, galatasaray maçına odaklamak istiyordum. bir iki ısrar sonrasında kabul etti ve etti dualarını başlama vuruşuyla birlikte. aslında bu duada bu kadar ısrarcı oluşumun sebebi, galatasaray-milan maçında son dakikalarda anneannemin ergün penbe olduğu tarada doğru üflemesi idi. nitekim o maçı da, ergün penbe'nin iki muz ortasıyla mucizevi şekilde almıştık, daha sonrasında da mucizelere alışmıtşık sarı kırmızı ile.

tabi, anneanne ile maç izleme fikri ilk başta sıkıcı gelse de, ilk yarı boyunca acaip keyif aldım. ve şundan eminim ki, bir çok yorumcudan çok daha iyi yorumluyor futbolu. ilk yarı boyunca neler demiş bir bakalım:

- bizimkiler gırmızılılar di mi? enki tarafa gidenler. meali: galatasaray, sarı kırmızı formasıyla deniz tarafındaki kaleye hücum ediyor.

- anam anam, araba bak, çok fena. meali: siyahi futbolcu diarra, etkili oyununu sürdüryor

- gavurlar zıbındırık gibi, bizimkiler hala yoğkarı yoğkarı vuruyorlar. meali: rakip takım, hava toplarında hakim. takımın ayağa pas yapması gerekiyor.

- topu enki tarafta eğlendiremiyor bizimkiler. sonra çabıcak geliyor ötküler. meali: galatasaray, topa rakip yarı sahada sahip olamadığı için, kontraatak tehlikeleriyle maruz kalıyor

hatta, spiker ile ömer üründül bile, galatasaray'ın buz gibi penaltısında, sözleşmişçesine baros'un elle oynadığı yorumlarını yaparken, anneannem ikisinin ağzının payını vermişti.

- daaa en olcek? kaleci adamın üstüne varıvermiş. meali: bariz, buz gibi penaltı. 10 kusurlu hareketten biri.

ilk yarı bitmişti. anneannem de yatmak için odasına giderken en son şunu öğtledi bana. "gavurlar gelirken, içinden 'selamin kavlen mirrabbi rahim' de". yani anneannemin de gördüğü üzere, ikinci yarıda takım kötü bir oyun sergilemiş ve işimiz allah'a kalmıştı.

neyse ki mehmet topal ve emre aşık taraflarına okumuş olmalı ki anneannem, kazasız belasız atlattık. artık gerisini bize bıraksınlar. biz sami yen'de, inananların duası, inanmayanların tezhuratı ile bu maçı almayı biliriz.

alamazsak da canın sağolsun be cimbom. bana böyle değerli dakikalar armağan ettiğin için.

Hiç yorum yok: