4 Kasım 2008 Salı

bir anı.

.
küçükken evimiz ramiz turan'ın ordaydı. "ramiz ne demek lan?" sorusunu izah edecek kimsem yoktu. rasim isimli arkadaşım, ramiz turan'ın önündeki boş alanda elindeki sopayı savura savura "aduket" diyerek koşardı gün boyu. geçen bayram gördüm kendisini, tahsin amca sandım.

demet isimli arkadaşım ise paso camiye gidiyordu o dönem.

ben en çok çukur kazmayı severdim. "adam tuzağı" olduğunu iddia ettiğim çukurlarım vardı. muhtemelen parlament sinema kulübünden duymuştum o sözü. annem sürekli "sokarca elini yirse görürsün" diye gözdağı verse de vazgeçemiyordum topraktan. toprak başımın belası olmuştu. paso dayak yiyordum.

yenisalihlispor-yeniturgutluspor karşılaşması olduğu bir gün orlarda biryerlerde oynarken eli taşı ve de sopalı iki grup birbirine girdi. biz tam ortalarında kalmıştık. annelerimizin yürek yakan feryatları duyuldu balkonlardan. ben de hemen "teröristler geldi" diye ortalığı velveleye verdim. kahraman babam gelip beni kurtardı. akşam abime olayı yedi defa anlattım, abarttıkça abarttım, uzattıkça uzattım, bilimkurguya soktum ordan polisiye-gerilime aldım, hatta romantik komedi bile serpiştirdim hikayeye. en sonunda "yenisalihlisporlular yendi" dedim. abimin göğsünün kabardığı her halinden belliydi.
olayın faillerinin terörist olmadığına ne ara ve kim tarafından ikna edildim hatırlayamıyorum.

Hiç yorum yok: