22 Mayıs 2009 Cuma

Seyhanlar markette başımıza gelen ilginç olay

Bir teyzenin yokuş aşağı inişi...

Akreptir, yelkovandır benim için. Teyze yokuşun başındaysa işe geç kalmayacağım demektir. Teyze normal sokak seviyesine indiyse, köşe başındaki köpeği dahi umursamadan kendimi işe yetişme telaşına kaptırmam gerekir. Konsantre olmadan işe yetişemiyorum. Merdiven başında bekleyen Mahmut Hoca'yı, kapıda çevirme yapan Ümit Aytan'ı düşünmeliyim. Geç kalmanın en kötü sonuçlarını içeren senaryolarda kendime başrol oynatmalıyım. Müdürümü gözümün önüne getirmeliyim. Bileğinde Ali Arslan çantası var.

Her daim saçları ıslak teyze, terliklerini yere sürterek gider. Köpeğe gözükmemek için vücudunu siper ederim. Yokuşa göre konumunu belirlemeye çalışmamı, köpek korkumu farkediyor mudur acaba? Ya da Ümit Aytan'ı düşünürken yüzümde oluşan ifadeye dikkat ediyor mudur? Umrumda değil. Ona karşı öyle siklemez bir tavır içindeyim ki, bir günden bir güne "Ya bugün o geciktiyse? Ya bugün o çok güvendiğim terlikli saat beni yanıltırsa?" diye düşünmedim. Ben yokuş yukarı spazm geçire geçire, tısılaya tısılaya çıkarken o yokuş aşağı iniyor. Boşlukta süzülürcesine. Ceylan gibi, sülün gibi. Adaletsiz buluyorum.

5 yorum:

ceketli ali dayi dedi ki...

Başlık sorunu yaşadığım yazılarda en büyük yardımcım "seyhanlar markette başımıza gelen ilginç olay" dır.

Bir vakit ulu'da tamamen aynı olan bu başlığı görmüştüm. Başlığı açan tüm detaylarıyla; seyhanlar marketten aldığı muzları, muzların bok gibi kokmasını, iade etme işlemleri sırasında yaşadığı komik olmayan ama komik gibi aksettirmeye çalıştığı olaylar zincirini anlatmıştı.

Bu sebeple yazılarım içersinde seyhanlar markete dair bir ibare arama çalışması nafiledir. Ben olsa olsa Şahin Market'te yaşadığım, aylardır koca koca marketlerde boşuna aradığım kornişon tuşuyu orada bulma serüvenimi anlatırım.
Senden büyük Tansaş var Şahin abi. Onda da kornişon yok. Hayırlı işler dilerim.

ErdEm dedi ki...

seyhanlar önemli market!

2003 yılında sektöre giriş yapan seyhanlar, hızlı bi ivme yakaladı. yılın ilk yarısında tahsil edilmeyen senetleri, yazılmış çekleri bulunmamaktaydı.

2004 yılında, adi komandit yapılarını, şahsi risk de alarak limitede çevirdiler.

2005 ve 2006 yılında hiç bişi olmadaı mnskym.

2007 yılında, hayatımda gördüğüm en güzel kıza, ramazan murat ergen adlı arkadaşımla apış aramızı koklarken yakalandık. ramazan şuan erzurumda uzun dönem askerlik vazifesini yapıyor. mantara dikkat agoli.

2008 seyhanlar için markalaşma sürecinde en kritik yıldı. "tahsildaroğlu benim peynirim, lezzet ve afiyetle yerim" içerikli reklam cingılının üzerine yeni söz yazıldı..

2009.

yenge sizdeki bu rutinin de hastasıyım ha. baykalda hisarüstünde otururken liseli bi ergen görüyodu. durup durup beni arıyodu, çocuğa dair detaylı bilgiler veriyodu. ankaray yerleşin siz, istanbul yalan be..

ceketli ali dayi dedi ki...

Sürekli aynı şeyi görmenin yarattığı büyüyü anlayamazsın Erdem. Teyze terlik giyiyor diyorum, şıpıdık şıpıdık geziyor diyorum, sen bana rutin diyorsun.
Bugün haftasonu, onu göremedim, işlerim rastgitmiyor. Sucukları yaktım. Sana laf yetiştiricem diye mi yoksa teyzeyi görmemiş olmanın laneti mi bilmiyorum.
Tek bildiğim pazartesiyi iple çekiyor olmam. Yokuşun başından aşağıya çığ gibi yuvarlanışı, bülent ersoy genişliğinde üzerime üzerime gelişi...
Saat tam 07.17 de..

benjcev dedi ki...

olm , 1.si o liseli çocuk esat kıratlıoğlu modeli saç dökülmesi ile her sabah beni benden alıyordu. bu tür saçlar ortadan dökülür, aslında dökülmez, yan taraflara kayar, dolayısıyla bir bölümde saç kalmazken, diğer bölümlerde saçlar ekstra uzun olur. bilen bilir, babamda bu illete genç yaşında yakalanmış. rüzgarda babamın ahengle dans eden, veya abesle kolbastı oynayan saçlarını görürüm.

neyse, rutin mutin aq. bir ay sonra işe başlayacaksın göt. sanki home-office iş bulmuş da bana lagaluga yapıyor. her sabah aynı teraneyi sen de yaşayacaksın. burada modern hayata, kentli yaşama sikko bir eleştiri getirmektense, sana giydirmek çok daha kolayıma geldi. ama sabaha kadar seninle "kapitalizm, iş dünyası, rekabet ve insanoğlunun çelişkileri" konulu bir sempozyum düzenleyebilirim. ama "ben seni dinledim, sen de beni dinle" dediğin anda vurur kafamı yatarım.

Adsız dedi ki...

benim de işe geç kalıp kalmadığımı anladığım bir ayaklı saatim var. ama biraz ürkütücü bi kadın. suratında kıpkırmızı bi boya var. evet. fondoten değil bence. kırmızı bi boya. sanırsın savaşa gidiyor. kamufle etmiş kendini. dudağında da acayip renkte bi ruj(sanırım). onla işyerine yakın bi köşe başı var orda karşılaştıysak işe geç kalmadım demektir. ama... zeytinburnu üst geçitinde karşılaştıysak vay halime ...