29 Aralık 2008 Pazartesi

türk sinemasındaki "ölürse film biter"cilik akımı

öncüleri, cüneyt arkın, kartal tibet ve hakan şükür'dür. "ölurse film biter"cilere göre, figuran insan vücudu boş bir levhadır (tabula rıza) ve tekmelendikçe, yumruklandıkça eğitilir. ayrıca, baş rol oyuncusu filmin başında ölürse, yaklaşık 5 dakika sonra "oğlu" rolünde filme döner. bu "aynı nehirde iki defa yıkanmaz, yıkanırsa da hoş olmaz ama aynı filmde iki defa rol alınabilir, 3 dedin mi işler değişir aga" prensibidir.

"ölürse film biter"ciler, 'bireyin duygusal yaşantısını dolaysız bir anlatım yerine simgelerle yüklü ve örtük bir dille anlatmayı amaçlar' demek isterdim ama bariz aparkatlarla anlatırlar. bireyin çıkmazlarını, hoyrat yaşanmışlıklarını nefisler nefisi uçan tekmeler, karın boşluğuna sert ve kusturucu yumruklarla ifade ederler. cüneyt arkın, bir filminde "bu ellerle mi?" diye sorması bu akımdaki şüpheciliğin ve goygoyculuğun en iyi örnekleridir. misal, bir yakaroğlan çıkıp da "yok baba, sende iş bitmiş, o ellerle osbir bile çekilmez, ben köse turan'a sorayım" demez. bu akım, "ölürse film biter"cilerin "evet o ellerle"ciler alt koludur. "ölürse film biter"ciler, alman dışavurumculuğunu kendilerince yeni bir yorum getirmişler (daha doğrusu kaba et tabir edilen anüsten anlamışlar) ve dışa dışa vurmak suretiyle sanatlarını icra etmişlerdir. o yüzden ki, çocuklar sokak aralarındaki kavga simulasyonlarında "dışa! dışa!" vurup efekt verirler.

biliyoruz ki bir yerlerde hala çocuklar ağızlarıyla efekt veriyorlar. işte bu bizim hikayemiz, öyle saf öyle temiz.

Hiç yorum yok: