24 Mart 2010 Çarşamba

2045

"bugün dost yarelenmiş,
yine gönlüm hoş değil."

şu hayatta yapmaktan en çok haz duyduğum şey hiçbir şey yapmamak. zamanı durdururcasına durmak. hatta küçüklükten beri, hiçbir şey düşünmeden durma talimleri yaparım. maalesef bu konuda başarısızım. hiçbir şey düşünmesen bile "vay amk hakketen de hiçbir şey düşünmüyorum, çok ilginç" diye düşünüyor insan. bunun üzerine çalışmalarım sürüyor. zaten bu kısım daha sonra işime yarayacak.

şimdi nasıl desem, koskoca dünya var, sen de bu gezegene bir şekilde gelmiş çalışıyorsun. baya ciddi ciddi çalışıyorsun. rapor falan yazıyorsun, inşaatta kum karıyorsun, büyük kararlar veriyorsun, sınava giriyorsun, sahneye çıkıyorsun. para kazanıyorsun ki, başkasının mülkiyetinde olan şeyleri alabilesin. ee başkası bunları nasıl sahiplenmiş? o da başkalarından parayla veya zorla almış. işte bu noktada mülkiyet karşıtlığı ile türk sanat musikisinin omuz omuza verdiği noktaya geldik:

"mal sahibi, mülk sahibi
hani bunun ilk sahibi?"

bir an bu türküyü zeki müren'in sol yumruk havada ve olanca devrimci ciddiyetiyle okuduğunu düşününce konuyu değiştirmeye karar verdim.

zeki müren diyince de aklıma geldi ha, dünya müzik literatürüne ve bilimum müzik klasörlerine "rakı sofrası" kategorisini ekleyen, ikinci kadehte de yamulan türk gencosuna bin selam olsun. anısı mücadelemizi aydınlatıyor.

(bu klasör, dizin olarak da d:\müzik\yerli\rakı sofrası değilse ben de ispanyol tecrübeli file bekçisi zubiretta değilim)

bir de, her insan hayatının bir yerlerinde, bir-iki kadeh parlatıp kafaları çekmekten ziyade, bunu konuşmaktan zevk alan bir dönem yaşıyor. 18 - 23 yaş arasına denk geliyor. ben de yaşadım, sen de yaşadın. nikim yok benim, öyle formspring'lerde hava atması değil yavru kuş. şurda biz bizeyiz, gel itiraf et. amca oğlunla içtiğin o gece! hakkında hayırlısı valla.

neyse konumuza dönecek olursak, aslında yaptığın şey şu; dünyaya gelmekle hakkın olan kısmı ve aç gözlüysen daha fazlasını mülkiyetine geçirmek için çalışmak. bu yüzden en başta da dediğim gibi, benim en çok keyif aldığım şey aylaklık. milyonlarca hobisiz insandan biri olduğum için, aylaklık bana çok güzel geliyor.

şimdi aylaklık diyince de, bana en görkemli, en şaşalı, en böyle "hay yaşa yavrum be" denilecek dönem, emeklilik geliyor. tabi emeklilik diyince de, insanoğlunun ilk çağlardan beri süregelen organize olması isteğinin sonuçlarından biri olan ssk geliyor akla.

düşün! insanoğlunun binlerce yıl sonunda geldiği nokta sosyal sigortalar kurumu. ee çok rahatlıkla isyan ederim ben buna. allah belasını versin atalarımın geçirdiği evrimin de, dünya tarihinin de, sınıf mücadelelerinin de, italya 90' finalinin de. yaptığınız fransız ihtilalini skim sizin.

motto da değişen çağa ayak uydurmak ya gari, bilgi çağı ya artık, ba ba laflara bak, duyan da gorbaçov sanır, boris yeltsin sanır, scorpions'dan wind of change sanır, bu ssk bir de site yapmış. bazı bilgileri girip emeklilik tarihini falan öğrenebiliyorsun. benim aylaklığa başlama zamanıma karar veriyorlar tamam da, ben bunu internet sayfasından öğreniyorum. benden habersiz, benim geleceğimi planlıyorlar.

buraya kadar bile tahammül ederdim. ama arkadaş sen oraya emeklilik yılı olarak 2045 yazarsan, ben buna bir dur derim. dur! bir de not düşülmüş: "Bilgilendirme amaçlıdır. Resmi işlemlerde kullanılamaz. 506 sayılı Kanunun Geçici 81 inci maddesinin (A) ve (B) bentlerine göre yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları hesaplanmaktadır." ha tamam o zaman. ohh be rahatladım. ben de şey sandım. he iyi iyi.

2045 ne ya? allah gani gani rahmet eylesin, toğrağı bol olsun stanley kubrick keşke yaşayeydi de göreydi şuncağızı. 2045 yılını konu alan bilim kurgu film bile çekilmez, biz o senede emeklilik hayali kuruyoruz. allah kısmet ederse üstümüzden arabalar falan uçacak, biz daha "ben daireye gidiyom hanım, akşama ne lazım?" diye soruyor olacağız.

ssk'nın da, 2045'in de ta... şimdi ağzımı bozdurcaklar bana. hakikaten 2045 ne ya?

dört beş daha dohuz, at o sıfırı, kaldı mı dohuz, işte mhp'nin 80. yıl dönümü kutlu ossasuna.

6 yorum:

akn dedi ki...

hacı sana daha evvelden de söylediğim gibi, biz sarhoş olduğumuzda üzüm daha yaratılmamıştı. sarhoş olmak için içkiye ihtiyaç duymam. kabuklu antep fıstığı kâfidir.

diğer konuya gelirsek, 2045'de yani 73 yaşında hâlâ işe gidip gelebiliyorsam, sabahları çay-poaça kaynaştırabiliyorsam zaten emekliliğe ihtiyaç duymam lan. acayip bişeyimdir demek ki.yemişim emekliliğini.

bonaventure dedi ki...

22 yıl 12 ay daha çalışmanız halinde 35 yıl sonra emekli olabilirsiniz ne demek ayrıca? 22 yıl 12 ay ha? neden 23 değil. 22 yıl 12 ay iyi tamam bir şey yokmuş denilebilecek bir sürede 23 yılda mı başlıyor bütün sıkıntınız? te allam. aga aiş kurmak lazım. 60 kadar ça-lı-şıl-maz.

ceketli ali dayi dedi ki...

ne yalan söyliyim, benim "emekli sandığı" insana umut veriyor. işe girdiğimden beri emeklilik hep gündemde. emekli olunca sandık dolusu mala mülke sahip olucam hissine kapılıyorum.

bana daha insaflı davranmışlar galiba.

akn dedi ki...

ceketli ali dayı'yı gördüm, iyi oldu. dayı senin bi kıraç tarla vardı hani, 4 senedir ekmiyodunuz. heee, onu diyorum, icar verseniz de arpa eksem ben. şaka len, ceketli ali dayı diyince hep böyle bi muhabbet aklıma geliyor, ondan. yada bu sene kurbanlık besliyecektin dayı, bize iki dene ayırın mı yaw, gibi.

neyse. gördüğüm iyi oldu demem şundan: ben sizin ayrılmış olacağınızdan şüphelenmeye başladıydım hafiften. ne zamandır yoktun. benjcev de bi acayip ruh durumlarındaydı, iyice hakkınızda üzülmeye başladıydım. iyi iyi, maşallah. allah ayırmasın.

benjcev dedi ki...

olm siz akın ve taylan biraderler!! ne manyak adamlarsınız ya. kendiniz yalan uydurup, kendiniz inanıyorsunuz sonra.

bir de demez mi "ohh rahatladım" diye. korkulur yeminle sizden!

akn dedi ki...

bak gene sinire kesti. o akşam bu şüpheyi dile getirdiğimizde de taylan'la bana küfürler ettiydin.

taylan da burya yorum yazmak isterdi ama bunu nasıl yapacağını bilmiyor.