29 Eylül 2009 Salı

Ben seni...

Görece az gidilen yazlıkların, yazlık asfalt adı altında yapılmış mıcır yollarının tozunda aradım ben seni. Hayın karanlıktı gece, minigun mermisi gibi boşalıyordu taşlar üstüme, camım kırıldı, farım söndü, yılmadım, yıkılmadım aradım ben seni...

Yolun gidiş istikametine paralel konulan tabelaların yitikliğinde bulurum sandım ben seni, okunması kolay olsun diye tam karşıma konması gereken tabelaların inadına düştüm peşine. Çıkmaz yolların ıssızlığından yılmadım, kaybolmama aldırmadım, hep aradım ben seni...

Yolumdan savrulmamak, izinden ayrılmamak için yavaş girdiğim, virajın dönüş yönünün tersine yapılmış eğimlerde de yoktun, herhangi bir ibare olmaksızın aniden başlayan yol inşaatlarının hoyratlığında da! Dipsiz çukurlarda, kör karanlıklarda yılmaksızın aramaya devam ettim ben seni...

Kimi kontrolsüz, kimi kaçak taşıma yapan tankerlerin yola istem dışı saçtığı kaygan mayide fırıldak gibi dönerken tutmak istedim martı gibi çırpınan ellerini, heyhat karşıdan geleni görmenin mümkün olmadığı virajlara sollamaya müsait diye çizilmiş çizgilerde bile bulamadım ben seni...

Divane olmuş şoförlerin, hız tutkunlarının esaretinde, gitmeye çalıştığım yoldan çıkmaya zorlanırken, hatalı sollama yapıyor olmasına rağmen üstüme gelen araçların selektör ışıklarında, can havliyle bastığım fren pedalının asfalta bıraktığı yanık kokulu karanlıklarda durmaksızın aradım ben seni...

Araç kullanmak için belli bir melekeye ve paraya sahip olmanın yettiğini, bilinçlenmenin çok da gerekli olmadığını düşünen, paraya kutsal varlıkmış gibi tapınan içi boş beyinlerde bile haykırdım adını, kendi sesimin aksini duydum da yine aramaktan vazgeçmedim ben seni...

Bir bayram daha sensiz kaldım, bir bayram daha buruk yokluğunda, bitap düştüm, naçar kaldım ama son hatırladığım rakama göre 98 kişi buldu seni Azrailim. Nice nice bayramlara Türkiye!

Hiç yorum yok: