3 Eylül 2008 Çarşamba

düğün sevinci

abimin düğününde kapıda dinelip gelenlere kolonyağı dağıtmıştım. davetliler ile beraber kolonlara yağ sürmüştük. düğün salonu sahibi dolgun bir ücret teklif edip "duvarların da badanası geldi ağalar" diyince aile meclisi bir dahaki seneye beni de evlendirmeye karar vermişti. neyse ki roman havaları esnasında sergilediğim düşük performans daha evlenme çağına gelmediğimi gözler önüne serdi.
çiftetelli sırasında gelin ve damatın depesine savrulan paraları cebellezi etmeye çalışmam ise ailem için tam bir hayal kırıklığıydı. bir daha görüşmedik.

düğünlerde en çok takı merasimini sevdim. minik kuyumcu kutucukları her zaman ilgimi çekmiştir. onları yerden toplayıp, eve götürüp huzur bulduğum günler çok geride kalmış olsa da hayat güzeldi. balkondan fırlattığımız kağıttan uçak, melahat teyzelerin bacasını 2 defa dolanıp tekrar bizim balkona düştüğünde yaptığım sükseyi ömrümde bir daha yapamadım.

ilk biramı bir düğünde mehmet dayı'mın elinden içmiştim. mustafa enişte de ses çıkartmamıştı duruma. şimdi ikisi de ciğerden ve gırtlaktan ameliyat oldukları için sigara ve alkol kullanmıyorlar. olan bana oldu.

abimin kına gecesinde garip olaylar cereyan edince adamın biri pompalı tüfekle gelmişti. korkumdan kuzenime sarılıp "oysa ki anadolu lisesini kazanmak üzereydim" demiştim. korkuyla genç yaşta tanıştım. kuzenim halen mevzu ile dalga geçmeye devam etmesine rağmen ona kızmıyorum. biri bana aynı tavrı sergilese gebertirim.

şimdi de size kendimin en sevdiğim özelliğimi söyleyeceğim: düğünlerde dağıtılan dondurmayı, pastayı yanımdakiyle paylaşmaktan asla çekinmem.

Hiç yorum yok: