7 Eylül 2008 Pazar

23 ağustos 2008 galatasaray denizlispor maçı

cevat prekazi...

doğduğum yıl galatasarayda forma giymeye başlayan, arnavut fitbolcu.

doğru düzgün konuşamayan, muhtemelen sık sık altına sıçan, okuma-yazma bilmeyen, gazetenin verdiği galatasaray formalı bez bebeğe prekazi ismini koyan, yemek sinisinden kalesini abisine karşı cesurca koruyan ve hatta abisinin kafasına yediği sert şutlar yüzünden salak kaldığını iddia ettiği ceketli ali dayi, malesef bu kadarını hatırlıyor ona dair. sonradan okuduklarına, izlediklerine, duyduklarına bakınca anlıyor; doğduğundan beri başka memlekette yaşamış olan abinin, türkiyeye geldiğinde galatasarayı tercih etmesindeki sebebin sadece ve sadece cevat prekazi olmasındaki manayı...

92-93 sezonuna ait bir poster vardı dolabımızda, yeni çıkan doğaüstü araç mazda 323'ün hemen üstünde. hakan şükür vardı. bülent korkmaz, tugay... sarı bir herif vardı, ismi her ne ise, onun adı "sarı" idi benim için. götz diye bir adam hatırlıyorum. tüm bunları yanlış hatırlıyor da olabilirim, gidip doğrusuna bakmayacağım ama. gene odamızda asılı olan abiye ait resimli, imzalı, mühürlü "galatasaray taraftarlık belgesi"ne özenen ceketli ali dayi gözünden göreceğim o zamanki galatasarayı. monaco maçı sonrası balkondan izlediği şölene gidemediği için ağlayan gözle.

ortaokulda öztürk isimli beşiktaş taraftarından muazzam bir yumruk yemiştim çeneme. alt ve üst dişlerimi uygun yerine oturtabilmek üç tenefüsümü almıştı. ümit davala'nın bacağı kırıldığında gözyaşı dökmüştüm. sıra arkadaşımı hakan ünsal'a aşık etmiştim zorla. ortasondayken galatasarayın o genelde muhtemel ve mükemmel ilk 11'i kalemliğimde yazılıydı. sene 1999...

2000'de tarih yazarken kendime uefa şampiyonluğunda pay çıkartıyordum. ulan sanki ben o kadar sevmesem bi sik yapamazlardı. salak. popescu'nun penaltı sonrası geri geri koşuşunu o tarihten beri kaç kere izledim bilmiyorum. hagi diye adam vardı. ona söylenebilecek pek söz yok. herkes söyledi, "dünya" söyledi.

dostum sen kalbindeki kronojiyi yazmışsın, tüm bunların 23 ağustos 2008 galatasaray denizlispor maçıyla ne alakası var diyenler olabilir. hatta daha ileri gidip ters konuşan, küfürlü konuşan da olabilir. şuan şu yazıyı yazıyor olduğum kategorinin verdiği duygusallıkla hoşgörülü yaklaşıyor ve coşkuyla ekliyorum; prekaziyle başlayan sevgi, büyüdükçe, değişmedikçe ali sami yen hep rüyalarımda ve dualarımdaydı benim.

rüyamın gerçek olmasını sağlayan benjcev'ime sonsuz teşekkürlerimi sunarken, o anlarda yanımda olan kişinin herhangi biri değil, "en değerlim" olmasından da ayrı bir mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. hatta onu öpücem. siz bakmayın.

Hiç yorum yok: