9 Aralık 2009 Çarşamba

yalnız insan

"yalnız insan merdivendir, hiç bir yere ulaşmayan." aragon ne de güzel açıklamış insanoğlunun yalnızlığını. ama bu coğrafyanın yalnız insanı, hiç de öyle edebi metinde, filmde veya bir şarkıda anlatıldığı gibi artistik değildir. bizim yalnız insanlarımızın canı sıkılır. kıpır kıpır olur, durduğu yerde duramaz.

yalnızlıktan gidip dolabın kapağını açıp, bir şey bulamadan geri oturan adamın bu işlemi yüzlerce kez tekrarladığını görse; aragon yalnızlığı böylesine güzel betimler miydi? veya, marquez bizim yalnızımızı yazsa, kitabın adı "3 günlük yalnızlık" olmaz mıydı? zaten bizim coğrafyada, yalnız kalmak zordur. sadece sigara dumanında kalabalık şekilde oturma maksatlı kahvehanelerin olduğu bir ülkede yalnız kalamazsın.

bizim yalnızımız, yalnızlığını farketmez bile. ben misal, günlerce telefonum çalmasa, insan içine çıkmasam aylarca; yalnızlığımı edebi esanslarla zerre güzelleştiremem, metaforlarla örülü cümleler söyleyemem, yalnızlığıma methiyeler veya sert hicivler dizemem. bir battaniye örtüp üstüme, dizlerimi çekip kahve içemem. hırkamın kollarını tırnak uçlarıma kadar uzatamam. en büyük derdim, akşam yemeğinden sonra "şükürler olsun ki bugünkü rızkımızı da çıkardık. ama bi' sigara almaya gitsem pek hora geçecek" olurdu.

bu noktada asla yalnızlarımızın mevcudiyetini reddetmediğimi belirtmek isterim. en başta da belirttiğim gibi, yalnızlıklarımız birazcık farklıdır. evi yalnız adamla doldururcasına; sinemadan, televizyondan, radyodan üstümüze üstümüze yağdırılan yalnızlıklardan farklıdır.


bu coğrafyada bir yalnız insanın en karakteristik özelliği, çok iddialı bir saç stiline sahip olmasıdır. zira, o sıfatla herhangi bir aile üyesi; annesi, babası onu ev içinde barındırmazlar. saçı öyle olduğu için yalnız değil, yalnız olduğu için saçı öyledir. bir şekilde, öğrenci evi, yurt odası vs gibi bir yerde aynı mekanı paylaştığı bir arkadaşı varsa, onun da saç stili benzerdir. ikisi aynı mekan ve zamanda, yalnız kalabilmeyi başarmışlardır.

düşünün, talebe traşı ile büyüyen bir nesil, en iddialı saç kesimini alabrus olarak yaz mevsimlerinde yapardı. ayrıca, bir şekilde nasıl normal karşılandıysa artık, dünya üzerindeki en garip, en junky, en punk saç stili alabrustur. ama işte dedim ya, bizim normallerimiz bile farklıdır. şimdi alabruslıların yerini, saçın önünü okul müdürü gibi yapıştırıp; tepe kısmını da olabildiğince kaldıranlar almıştır. ki bence bu dünya üzerindeki ikinci en garip saç stilidir. hele bu adamlar, hakikaten eve barka sokulmayacak derecede punkları, emoları, veya marjinal tikileri görünce "tipe bak hele. kamil lan bu" derler. ulan sen kendine bi baksana y.rrak.

hülasa, bir arkadaşımızı çok iddialı bir saç kesimiyle görürsek, bir "hacı çok kıyak olmuşsun"u esirgemeyelim, bu şekilde yalnızlığına ortak olalım. bu ülkede ne kadar "hacı çok kıyak olmuşsun" söylenirse, o kadar rahat ve huzurlu bir ülke oluruz.

yalnızlık paylaşılmaz
paylaşılsa alabrus olmaz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Şimdi ilk olarak saçlarını önden yapıştırıp arkadan kaldıran bir insan olarak sitenize dava açacağım. Aranızda avukat arkadaşınız olduğunu duymuştum, yazarların parasını yatırmıyorsunuz bari davadan çıkarsın kuzenine söyleyeceği biraları. Ayrıca gizemli olarak bi yorum göndereyim demiştim ama baya kim olduğum anlaşıldı galiba sanırsam.

He telefonum çalıyor türkiyenin bir ucunda sevdiklerimiz yalnız bırakmıyor ama aramasını beklediğimiz insanlar da yok deeel.

Sevgilerimle...