11 Aralık 2009 Cuma

kesin ekşide yazıyordur

çok zaman önce, birtakım önemli meseleleri konuşmak üzere arkadaşlarla balık'ın kahvesinde buluşurduk. balık, mühim bir yerdi bizim için. duvarındaki eminem posterinin yanında sibel can'ın dansöz olduğu zamanlardan bir fotoğrafı vardı. o fotonun tam karşısında bir tül perde; ve perdenin arkasında kumarın şehvetli, bir o kadar da karanlık dünyasına açılan bir kapı; hemen o kapının yanında, kapak kenarlarında "aa - akıl", "akil - br", "bsa - cezmi", "cezmiye - dalak" gibi anlamsız ikililerin yazdığı meydan laurusse'ların bulundğu bir kütüphane vardı. çay ocağında tonton bir amca, emrinde bir garson olarak da sanki cyborgluktan emekli olmuş, kara-kuru, avurtları çökmüş bir robot dayı bulunurdu.

balık adlı bir kahvehanede, hiç akvaryumun olmaması, yerine insanların arasında dolaşan boxer - bulldog kırması bir köpeğin mevcudiyeti ise kahvehaneyi ilginç kılan durumdur. atalarından psikopatlık geni taşıyan bir köpeğin, kurbanlık koyun mülayimliğine nasıl getirildiği ise cevap bekleyen bir başka sorudur. balık'ın karşısında, her gün kamyon kamyon dayak yemesine rağmen, vücut bütünlüğünü korumayı başarmış (dünya üzerindeki en hızlı dayak yeme rekoru 0.87 sn ile kendisinde bulunuyor) köfteci mehmet'in olağanca hijyen sorununa rağmen, hem kendi dükkanına hizmet vermesi, hem de balık kahvehanesine lojistik destek sağlaması ise akılları karıştırırdı. lojistik destek diyince çok artistik oldu, getir- götür işleri diyelim. motorlu bisikleti, yani mobileti ona hakikaten mobilite kazandırırdı.

yani balık'ın kıraathanesi, dünya üzerinde yanyana gelmesi imkansız veya yanyana gelmemesi gereken ikililerin bulundğu bir ortamdı. misal; sigara içen ergen halim ve babam gibi. örnekler çoğaltılabilir. yani kahvehanenin adı balık değil de "ying-yang kıraathanesi" veyahut "diyalektik çay bahçesi" olsa yeriymiş. tez ve antitezler birleşip; bizim gibi vatana millete katkısı olacağına katar katar zarar veren gençleri sentezlemişti.

aynı ekşi sözlük ve yazarları gibi.

+ abi bu dizi çok iyiymiş ya.
- senaristleri falan hep ekşi sölük yazarıdır.
+ dizi diyorum, çok iyiymiş.
- sözlük abi, ekşi sözlük. ya orada yazardır, ya da okuyorlardır kesin.
+ senin .mını böbreğini skerim. sigigit.
- ordaki antirilerden tırtıklıyorlar abi. abi o buzdolabını indir allaşkına, kafaya atılmaz ki o.

hacı abi sen kimsin ya? her espri, her tespit sizin elinizden çıkıyor bu ülkede di mi? ulan adam etrafına bakınsa binlercesini göreceği ayrıntıyı sizden okumak zorunda di mi? veya kaliteli bir iş yapan, illa ki sizin tedrisatınızdan geçmiştir, sizin dergahınızda ermiştir di mi? ha benim can gardaşıma be.

o dizinin senaristleri, aşağıdaki iki sıradan adamın, sıradan muhabbetini dinleseler, kariyerleri için çok daha faydalı olur.

+ oo sabih, tabakan çok güzelmiş.
- e day'oğlu, galiteli adam belli olüyör değil mi?
+ he valla. aha bende de bu var.
- değiş edek mi la, ha değiş edek mi?
+ valla hatırası var.

şimdi düşünüyorum da, ekşi sözlük bizim balık'ın kahvehanesi gibi bir yer. hatta bazı dizilerin senaristleri, hepsi demeyeyim de çoğusuyu bizim balık'ın kahvehanesinden araklıyorlar senaryoyu. çoğusuyu diyom abi, hepsi demiyom. orası öyle.

mehmet abi, tükmüksüz iki yarım köfte, lastiğini az, marulu soğanı bol koy

hay aklınla bin yaşa mehmet abi. hay aklınla bin yasser. (arap filozof)

Hiç yorum yok: