6 Haziran 2009 Cumartesi

transfer döneminde ortaya çıkan halalar, kuzenler, kankalar, bacanaklar: "yakın çevre"

şerif mardin'in "merkez-çevre ilişkisi"ni anlatmak ister bu deli gönül. fakat hali hazırda seçmeli aldığım sosyoloji dersinde uyumak gibi insani bir ihtiyacı karşıladığım için, daha farklı bir çevreden bahsedeceğim.

transfer dünyasında, şöyle bir klişe vardır: "şener aşkaroğlu'nun, yakın çevresine bir sonraki sezon istanbul büyükşehir belediyespor'da oynayacağını söylediği öğrenildi". bu cümlede geçen yakın çevre kim arkadaş?

1. muhabir olarak, sen adamın bacanağını, canından çok sevdiği arkadaşlarını, pülümür'de vatani görevini yapmakta olan halaoğlunu nereden biliyorsun? nasıl ulaştın bu adamlara.

2. şener akşaroğlu, sen manyak mısın? harbi harbi söylüyorum, manyak mısın? sanki milano ekibine transfer oluyorsun. ulan ben belediyespor'a transfer olacak olsam, susar otururum muhabette, efes şişenin etiketini soymaya falan kasarım, uzaklara dalar giderim, soran olursa da " ha yok bişeyim ya, dalmışım" derim. her boku ne ötüyorsun?

3. istanbul büyükşehir belediyespor, 3 büyükleri yenince neden "büyükşehir çalışıyor" manşeti atılır? bir yere kadar arkadaş. ayrıca belediyeler, neden bizim paramızla futbol takımı kurar. bana ne arkadaş? taraftarı da olmaz bunların. belediyede çalışan işçilere, memurlara bedava bilet dağıtırlar, o kadar.

4. frank rijkaard geldi lan. bariz bariz frank rijkaard geldi. insan, çocukluk idollerini görünce seviniyor. 92 avrupa kupasında, danimarka hollanda'yı yenince hepimiz ağıtlar yakmıştık. sonuçta hepimizin van basten, gullit, kuman, rijkard olmak gibi çok ulvi görevlerimiz vardı. bir de beşiktaş'ta ulvi vardı.

Hiç yorum yok: