23 Ekim 2010 Cumartesi

biraz da gülelim

gerek, uzun yıllara dayanan yerel basın tecrübelerim gerekse türk basın tarihine olan merakım beni şu sonuca götürdü: tarihin en skindirik köşe yazısı başlığı bu. dayı tashihlerle dolu yarım sayfa yazı yazar (efendime söyleyim, belediyenin çöp kamyonlarının çok gürültü yapması, çarşamba pazarı esnafının sorunları, ünlü ressam arkadaşının son aşırı kişisel sergisinden izlenimleri filan.. konu yelpazesinin genişliğine bak arkadaş!) kalan boş alana da bu başlığı atıp dünyanın komik olma kaygısı taşımayan ender fıkralarından birini iliştiriverir. ve biz sevgili okurlarının -ki toplamda üç kişi oluyoruz: gazetenin editörü, kendine yerel basını konu edinmiş manyak araştırmacının teki ve bizzat köşe yazarının karısı- anıra anıra gülmesini umar.

bâb-ı âli denilen eski zaman medya merkezlerinde de sıkça bu işin ekmeği tüketilmiş, kelli melli götlü göbekli köşe yazarları "biraz da gülelim" başlığı altında türlü çirkinliklerle okuyucunun mizah humorunu skip atmayı görev edinmiştir. "la bunlara maruz kalmasam benden de muhakkak bir cem yılmaz, bir umut sarıkaya, bir nihat doğan mizahı çıkardı" iddiasında değilim. ama hakikaten bu köşe yazarları ve onlarla aynı paraleldeki ortaokul-lise öğretmenlerim olmasa şu an daha kuwatlı bir mizah algısına ve vergisine sahip olabilirdim.

biraz da gülelim köşesiyle çocuk okutmuş, emekli olmuş, torun sahibi olmuş adamlar biliyorum.

1 yorum:

bonaventure dedi ki...

ağlatmayı çok başarıyor ya lavuk. şimdi de güldürecekmiş. nasıl bir kalem erbebı zannediyorsa kendini.