14 Ekim 2008 Salı

Balığ’ın kahvesi ve bir efsanenin çöküşü

Başlık yanlış değil, orası Balığ’ın kahvesi Hakan’ın yeri diye geçti tabelalarda yıllarca.

Hayat acımasız hayat tikenli bir yol. Yanında 4-5 kişi çalışırken ki zamanlarını bilen, bu küçük bünyenin gözleri önünde bir çöküşün hikayesi. Çiçek’iyle, dayaklık Mehmet’iyle, cyborg dayısıyla, yıllarca sekine kantininde bize en güzel patates ekmeği***** yediren Ramazan abisiyle güzel günlerin geçtiği sıcak ortam.

Eskiden tatillerde sabah buluşma noktası (akşamları gidilen yer için (bknz: REBEKA)). Peki neden eskiden? Peki ya şimdi sabah nerde buluşuluyor? Çivi çiviyi söker haceliz.

Neyse son zamanlarda herkesin sıkılmakta olduğu mekândı aslında balığ’ın kahvesi hakan’ın yeri, kimse itiraf edemesede.

Mekanı tasvir etmek isterim ileride çoluk çocuk okusun, bilgilensin bir efsaneyi gözlerinde canlandırabilsin diye.

L (büyükle) şeklinde bir bahçe düşünün, yeşil örtüleriyle dolu sayıları biri aşkın 15 tane masa.

Bahçenin tümüne masa atarak paranın dibine vurma mantalitesine gitmemiş, yeşilliği ve doğayı da düşünmüştü mekan sahibi.

İçerisi bölmeli bir labirent gibiydi, yeni başlayanlar ana kapının girişinde başlar. Yıllandıkça ana kapının sağındaki loba geçer, üstad kıvamına gelenler en dipteki bölmeye geçerler. Gizemli kişiliklerde 3 nomeroyla gösterilen yerden başka bi yere geçiş yaparlar.

1 numara: meydan larusun 19 cildi bulunur burada ki raflarda, kitaplık, kimsenin uğramadığı bir gar gibi, tozlu ve harekete aç.
2 numara: çay ocağı
3 numara: gizli geçit. (aksiyon filmi anlatıyorum sanki, yan dükkana geçiş var burada sadece)
4 numara: tuvalet. En mühim yer.
* çok eskiler bilir koltuk vardı burada.
** tv kapının önünü kesiyo gibi görünüyor ama yukarıda o tv.
*** sobanın önünde devamlı oturan yaşlı amca.

4 numaranın önündeki raflarla soba arasında dolap var çizittiresim gelmedi.

Ne çizittirdim be!

Kapı jr küçük çaycının ortama hakim olması için açılmış sanki. Sanki bir maçta biri camdan çıkmış sevinçten de bari kapı yapalım demişler.

Yıkıldı, ocak gitti ilk başta, sonra kahvenin içinden başka mekana geçilen boşluk örüldü. Koca kıraathane kapandı, yanda ki sikko dükkana (figure 1 de görülen 3 numaralı geçitten geçilen dükkana) taşındı. Yerine Urfa sofrası kuruldu, yansın mangallar, pişsin bideler.

Adım adım yıkılmasını ve yeniliklerini izledi bu bünye, kimse bilmez gecenin bi vakti önünde sigarayla hatıralarımı yokladığımı (bunu bende bilmiyodum gerçi, deli).

*****İstanbul’da bir hürkuzen isimli çalışmamızda patates ekmeği kötüleme, yer yer ince dokundurma eğilimim;(noktalı virgül ü de kullanmayı hiçbir zaman öğrenemedim) eski tadı bulamamaktan korkmam ve Sekine’de yenilen ortak ekmekleri özlememdir.

2 yorum:

ErdEm dedi ki...

fakat adam ne çizmiş, ne tasvir etmiş ya helal diyorum. lise yıllarında korkarak, gizli-saklı içilen sigaraların, temkinli ve risksiz oyuyla ihale almadan batağın lideri olan recepin kıvrak iskambil stratejislerinin, aganın yaktığı cugarasının, yavşak köfteci mehmetin, kahve hasıllatını cebellezi eden çiçek osmanın, dondurma yiyen boxerın, ve yılan yorumların havada uçuştuğu derbilerin şahididir balığın kahvesi. ve memlekete dönüp de her görüldüğünde gelip içine oturan burukluktur biraz da.

ceketli ali dayi dedi ki...

yer tarif ederken "balığın kahvesinin orda" tabirini kullanıp da balığın kahvesine bir kez bile ayak basmayan nice kızlar bilirim. hakkat, balığın kahvesi bir merkezdir, bir fenomendir.
Teşekkürler Habp, sıkça bahsi geçen ama hiç görülmeyen bir mekanın bu muazzam krokisi için. üşenmedin mi len?