9 Şubat 2010 Salı

simgesi çük olan bir şehirde yaşamak


çük demişken, burdan ben küçükken çükümü kesmekle tehdit eden hısım akrabaya selamlarımı iletmek istiyorum. arkadaş, o kadar üstüme geldiniz ki, lan dedim demek ki pek kıymetli bişeymiş bu; bir bende varmış da insan ırkının devamını engellemek isteyen karanlık güçler, benim amcamı dayımı eniştemi filan hep satın almış da çükümü kesip insanlığın kökünü kurutmak istiyorlarmış.. herkeste varmış ki bundan! yatılı okulda gördüm bu gerçeği. herkeste olduğunu bilsem dağa bayıra kaçmaz, kestirirdim. boşa gerilim yaşamışız...

simgesi baya bildiğin erkek cinsel organı olan bir memlekette yaşıyorum. refah, huzur, randıman bekleyemezsin tabi böyle bi şehirden. hep dert, hep tasa, hep götü kollama şeklinde geçiyor hayatım.

eseri tasarlayan muhterem, türk'ün gücünü dünyaya gösterme amacı mı güdmüş ki, bu babayaroyu başkente reva görmüş? tekmil zenci milletleri misillemeye kalksa da kara kıtayı ve dahi karayip adalarını arzdan arşa temsilî pipi yapılarıyla donatsa? sende bir varsa adamlarda üç var beş var. neyin mücadelesine girişiyorsun?

misafirliğe gelen eşi dostu götürüp gezdirmeye utanıyorum:
- o ne öyle ordaki?
+ eee ııı, atakule teyze.
- maşallah maşallah, enişten de gelseydi de görseydi. peh peh peh!
+ teyze ayıp olmuyor mu beyaa?
- üstüne çıkılıyor bunun bide dimi?

yukarıda da belirttiğim gibi, böyle bir memlekette illa ki dert tasa olacak. tetikte olacaksın her daim, kendine mukayet olacaksın. ibret vesikası gibi duracak o orda: çük gibi bir hayat yaşıyorsun lan!.

öte yandan, bu yapı devletin iktidarını da simgeliyor olabilir. alttan alttan, 'akıllı olun, aklığızı alırık' mesajı veriliyor da olabilir. ya da freud bir dönem ankara belediye başkanlığı yapmış olabilir. ya da aslında çizimlerde normal bir yapıdır da, ete kemiğe bürünme sürecinde müteahhitten parasını alamayan inşaat işçileri böyle bir intikama yönelmişlerdir. ya da milletin bilinçaltı olabilir. bak bu sonuncusu en mantıklısı bence. bilinçaltı. her işin sonu bilinçaltı zaten.

bir de arkadaş, böyle bir şey yapılmış, tamam. atsan atılmaz, satsan satılmaz. ama her yerde gündeme getirmenin, ankara ile ilgili her olayda bu nahoş yapıyı ön plana çıkarmanın ne alemi var? bırak, görmezden gel! ilgilenmeyince kendiliğinden çöker gider belki.

ankara'ya ilk geldiğimde, istanbul'un taşı toprağı altın diye gidip, bir tepeye çıkmak suretiyle 'sen mi büyüksün ben mi, seni yenecem istanbuuul, seni yeneceem' diye coşan türk filmi adamına özenip aynısını ankara'ya söylemek istediydim de, tepeye çıkıp bakınca elim ayağım titrediydi:

- seni yenecem angara, seni yeneceem! sen mi büyüksün ben mi görece.. hananıskiim, o ne be! piii, vaş vaş vaş vaş!

simgesi çük olan memleketten fazla bişey de beklememeli. huzuru başka şehirlerde, başka simgelerde (kadıköy hariç) aramalı.

bu perspektiften bakınca, melih gökçek konusu daha net göründü gözüme. zaten başka türlüsü düşünülemezmiş.

2 yorum:

bonaventure dedi ki...

o değilde hafız şu sizin yandaki zımbırtı geçen gün beni muğlada gösteriyorduşimdi bartında. kafası mı güzel bunun?

Griffith dedi ki...

bunca zamandır bir çüke benzetemiyordum. sayende,artık bir çüke benzetebiliyorum. hem de ne çük.

ilerde etrafına yeni binalar felan dikerlerse belki bir nebze gözden kaybolur pis şey.