9 Kasım 2010 Salı

Bazen Hiç

Babam çocukluğumda bir musiki ustasından bahsederdi.
Eserlerini besteler, ateşe atarmış bu adam.
Hatta bestelerini kimseler duymasın diye uşaklarını da sağırlardan seçermiş.
Adamın biri sağır taklidi yaparak uşaklık yapmaya başlamış ustanın evinde ve ateşe atılan besteleri kurtarmasıyla besteler günümüze ulaşmış.

Bu ustanın adını bilmiyorum, gugıl'da çıkmadı.

Ama bu adam hep kafamın bir köşesinde kaldı, gerçek olmasa bile ben onu yarattım kafamdaki şirinler dünyasında. Hala uslu bir çocuğum.

Bir şeyler yaratıp, onu yok etmek tanrısal bir zevk olsa gerek.
Ya da, onu çok değersiz görmek.
Ya da, o kadar değerli ki kimse duymamalı gibi bir anlayış olsa gerek.

Nedir bilmiyorum.
Ama bende asla varolamayacak bir bakış açısı bu ondan eminim,
Zira bilgisayardan uzak kaldığım bir ortamda "akşam tıvit'e bunu bunu yazmalıyımmm" diye geçiriyorum kafamdan, "feysbuka koymalıyım bu resmiii" diye çırpınıyorum.

Bilgisayar başına geçiyorum ve feysbuka "gösdeee bugün süperdiiii ahaha" yazıp tıvit'e Can Dündar sözleri kopyalıyorum.
Sırada sözlükler ve bloglar. Gelsin bitişik dahi anlamındaki de'ler, gitsin virgüller. Ama tavrım net; "Yaa çok düz bi' adamım ben bak ahahah, ne kadar da şapşalım!" Uç uç böceğim oh yeah.

Nereden nereye, bugün o usta ile karşılaşsam mesela..

Bestesini yutüp'e yükletirdim.

Yapardım.



Hiç yorum yok: