19 Ekim 2009 Pazartesi

amigoluk müessesesi

aslında, tribüncü tayfa gözünden bakılınca bile kötü bir taraftar sayılmam. elimden geldiğince tezahüratımı yapar, efendi gibi üçlümü, pınarbaşımı çeker, futbolcuları çağırır, alkışımı tutarım. taç attım da kolum mu yoruldu, di mi yani? fekat bir galatasaray'lı olarak bazı gıcık kaptığım bağırıntılar vardır.

misal; "saldır cimbom ok let's go" ve sonrasında gelen "veeeoooy veeeeoooy" kısmı. geçen seneki bir avrupa maçında, bu tezahürat yapılırken "vurun beni, muhammet isa aşkına, yattığınız ranza aşkına, deeeey şutları ver eder sabri denen dürzü. geberdin beni, allah adı verdim bak" diye kendimi paraladığımı bilirim. allah'tan bu sene bu bağırıntı yok. işte bu gibi gıcık kaptığım tezahüratlarda veya çok yorulduğum anlarda skseler bağırmam (ne kalender, geniş adammışım ben de).

ve ben ne zaman bağırmasam, bir amigo gözü üstümdedir, hissederim. bilirim, o beni aşağıda bir yerlerden beni izler, ve takım fark atarken bile neye sinirli olduğu belli olmayan, genç yaşta kırışık gözleriyle, bana doğru bakar. inanın bu adamlara gidip "reis yaşına başına bak, gencecik yaşta ne hale gelmişin, git bi yüzünü yıka, fitaminli gıdalar al, alkolü-siğarayı azalt" diyesim, tavsiyeler veresim geliyor ama yiyeceğim dayağın tayfanın da katılımıyla, toplu sünnet törenine dönmesinden tırstığımdan diyemem. senin ecdadanı skeyim ben. forma bile giymeden gelmiş, artizlik yapıyor.

(karıncaezmez şevki, amigoluk müessesesini türkiye'ye ilk getirenlerdendir. tabi o zamanın tezahüratları "cimbom vur vur vur, biz dönem gereği naif olmak zorundayız, ama sen vur vur vur" tadında olduğu için, bu müessesenin gideceği noktayı ayırt edemedi. şimdi ise, shabani nonda'nın cinsel organından bütün bir tribün gururlanıyor. fotoda karıncaezmez şevki, tribün tayfasına tezahürat yapılırken ideal elin nasıl olması gerektiğini gösteriyor. "parmaklar bitişik, avuç karşıya bakacak ve herkes kemik gözlüklerini tedarik edecek. biri arkamdaki kel ve bıyıklıyı da kontrol etsin, skecek gibi bakıyor pezevenk.")

işte bu anlarda korkumdan, ingilizce şarkı çalan barlarda dudağımı kıpraştırır gibi kıpraştırıyorum. hatta bazen gaza gelip, amigodan çok amigocu olup arkamdakilere kızıyorum. "beyleeer bağırın beyleeeer, hep beraber söylüyoruz. şşşişşşşşş. ooooooo... beyler hadi beyler.". aslında bir dede misali "çökelim beyler" demek isterken, korkumdan dünya tezahürat tarihinin en skko kafiyelisini bile başlatabiliyorum:

burası sinema, tiyatro değil,
bağırmayan taraftar s.ktirsin gitsin.


es, es, es! mü, mü, mü! müessese mü! müessese yazmaktan, müesseseye yabancılaştım. müessese yazmak yaaa dost.. ne zor imiş meğer.

2 yorum:

ErdeEm dedi ki...

seni artık anlayamıyorum. eski, sözünün eri, yiğit, mert, cenkten kaçmayan topuktan geri durmayan adam, istanbula yerleşti yerleşeli ne hale geldi.

iki hafta önce ali samiyendeydik hatırlarsan. eski açıkta ramiz abi denen bi amigo vardı. kendisi küçük çapta bi tribün lideriydi. yol boyu ondan bahsettin bana: "ramiz abi şöyle candır, böyle ateşler, şöyle karizmatiktir, böyle havaya sokar" falan. tribünde adamın gıçından ayrılmadık, hayatımda "ramiz" ismini hiç bu kadar söylemedim o güne kadar. öyle bi ramizdi ki, insanın gram sevesi gelmiyordu.

ama senin gazın yüzünden ne hallere düştük. adam resmen 404 gibi yapıştı ruhuma. ne zaman tek başıma kalsam ramiz abinin üzerinde çalıştığı tezahüratları geliştirmeye çalışıyorum. sonra bi bakıyorum, benjcev efendi kalkmış amigoluk müessesine falan atıp tutuyor. ramiz abime söylesene bunu! hadi söyle diyorum! ama nerde..

ben iki hafta sonra ramiz abimin sol kuluncunda yerimi alıcam yine. eğer istersen buyur gel argıdeş. bilirsin ramiz abi büyüktür, candır! seni olgun bi baba gibi affetmeyi de bilir. şüphesiz ki ramiz abi, biz bağıralım, havaya girelim diye amigodur!

vaşak var tuvalette dedi ki...

lan feetball (halısahada paso çift daldığım için benim yaptığım spor feetball olarak geçiyor literatürde) muhabbeti he mi?

abi msn'de görüşemiyoruz, burdan yardırayım. yıllar sonra sturm graz maçı ile galatasaray tribünlerine geri dönüş yaptım lan, bunlardan hiç haberin yok tabii. uzunca süre sonra tezahürat yapmanın yan etkisi olarak ilk 15 dakika kadar kendi sesim garip geldi. belki bir yarım saat "ulan ben niye bağrıyorum abi?" düşüncesi silkinmedi dimağımdan bir türlü. onu siktir et, ilk tezahüratımı yıllar yılı her ortamda küçük düşürmekten büyük bir zevk duyduğum ve küfretmek konusunda kendime asla ve kat'a takoz koymadığım kişi olan ayhan akman'a yapmama ne diyon?

ay-ha-nak-man! ooooooooooooo, hole, hole, holey!

elano'ya küfretmekten ses tellerimde nodül oluştu. siirt bağımsız milletvekili sayın nodül akgündüz.