15 Mayıs 2010 Cumartesi

yazı

merhaba.

başlıktan da anlayabileceğiniz üzere, yüzeysel bir adamım. dünya benim gibi adamlardan oluşsa, dünya edebiyatı "kitap-45091" isminde eserlerle dolar taşardı. aslında çok da sorun değil benim için. okumuyorum ben. kafam almıyor kitap falan.

misal 1 yılda 1 kitap okudum. yeter, allah bereket versin. genelde müzik dinlerim. o da radyodan. bir kulağa hoş gelip, diğer kulaktan çıkan her tür müziği dinlerim. gerçi benim seçimim de değil, trt fm'deki dj'ler, ya da her neyse o memurluğun adı, radyo dairesi memuru, neyi uygun görüyorsa benim için onu dinlerim. televizyonu da baya güzel izlerim hani. dakika başına 3 zap ile, hiçbir program hakkında derin bir bilgim olmaz ama çay tv'den zonguldak tv'ye kadar her programın ismini bilirim. kumandada 1'den başlar 200'lere kadar giderim. bunu uykum gelinceye kadar yaparım.

hazır "show business"tan açılmışken konu, size evimdeki "yabancı karışık" ve "türkçe karışık" isimli kasetlerden bahsedeyim. yaklaşık 17 adet olan türkçe karşık kasetlerin çoğunu, bizim oradaki serkan müzik center'da özenle hazırlattım. hemen hemen hepsi 90'lık. bir dönem fırtınalar estiren çelik ve ayna'dan grup laçin ve servet kocakaya'ya kadar bir çok ismi barındırıyor. 5-6 tane olan yabancı karşıklardaki sanatçıları bilmiyorum, genelde arkadaş çekti verdi, ismi televole hits, summer hits, love hits gibi iddialı isimler. ama şumayerli bir şarkı vardı, f1 motoru sesinden efekt yapılmıştı, onu dinlediğim için birazcık utanıyorum.

yanlış anlaşılmasın bu yazı, itiraf siki gibi bir şey değil, veya kendimle de yüzleşmiyorum. insanoğlu'nun kendini çok önemsemesine yabancılaştım sadece. böyle elektronikli falan müzik setleri yapıyorlar, baya baya uğraşıyorlar bunun için, sonra sektör büyüyor falan, dükkanlar açılıyor, sanatçılar stüdyolara giriyor, bir yıl albüm çalışması yapıyorlar, aranjörlere "yüreğine sağlık" notları falan yazıyorlar, baya insan ekmek yiyor bu sektörden, ortaya çıkan sonuç: faruk ka. küfür etmeyeyim diyorum ama... yani faruk ka'nın beslediği ruhları skeyim afedersin. ya bir de böyle marka hesabı, imaj hesabı "ka" diye soyadı almış, delirttiniz da.

kişisel olarak faruk ka ile bir sorunum yok allahıma bin şükür. olmasın da zaten. laf kavgasında da yener beni o. veya yılmaz morgül falan da değil. hepsi eve ekmek götürme peşinde insanlar. ben, bu radde kendimize müzik setleri yapacak, alacak kadar önem atfetmemize sinir oluyorum. böyle eve şekil şekil müzik setleri almalar, cd'ler kasetlerle donatmalar falan... [tekel bayisindeki kavgaya karışan siyahlı çakal modu]yavşaaaak[/tekel bayisindeki kavgaya karışan siyahlı çakal modu] , daha üç asır önceye kadar orta çağ karanlığında engisizyonsuz kalmıştın. bu artistliğin kime ya. müzik setiymiş. i-phone'a falan hiç girmiyorum. bak isme bak, i-phone.

ha keza edebiyat. bir sürü kelimeler üretilmiş, onlarla kitap neyim yazılmış. her dilden %70 kadar kelime çıkar, yemin ederim dünyada zerre değişiklik olmaz. herkes hayatına devam eder. ya şimdi "imgelem", "hoyrat", "neden sonra" diye kelime veya kelime öbeği uydurmanın ne anlamı var, sen kendini ne sanıyorsun yavşak? bir sen mi ananın kuzususun, çok mu lazımdı amına koyayım bu kelime.

hami mandıralı tarzı adam gibi adam çıkmadı, çıkmaz da arkadaş, çıksın vursun toplara pis burun, barajın götüne vursun gol olsun. öyle şekil şekil çalım yapan mı, böyle çok önemliymiş gibi elini kaldırıp korner kullananı mı arasın, gol attığında havasında cakasından geçilmeyini mi arasın. teknik hareketler, plaseler gırla...  ama sonra, gelsin anti-kahramanımız hami mandıralı, çaksın amazon borusunu. dümdüz vursun toplara, ihtiyacı kadar.

siksin atsın öneminizi de.

4 yorum:

bonaventure dedi ki...

holding gibi benzer temalarla kurmuşsunuz blogları yanyana sonra ben düz adamım, yok yüzeyselim, vay efendim basitim, yok canımın içi fener tutsan öbür tarafım görünür, yok halı sahada sağımdan atıp içimden geçerler, survivora katılsam kendimi belli etmem, elemeyi unuttukları için finale kalırım, sonra cima finalde göz yaşlarıyla kaybederim, kaldı ki zaten tırtım...

ha ben mi? ben televizyon izlemeyen adamım. aşk-ı memnu mu? o ne? kitap okurum ben... derinim.

benjcev dedi ki...

asjhahaha olm adama bak. artık blog yazarlarına kızmaya başladı. yorumculuktan internet eleştirmenliğine uzanan derin bir öykü.

bonaventure dedi ki...

yok aga ben size kızıyorum. yazmıyorsunuz düzenli olarak bunalıma girmeye başladım. bağlandım aga size. evet yanlış bir tercih. bir blogla ilişkiye girmek çok saçma ama oldu artık. soğutun kendinizi benden:))

kelvinkıllayn dedi ki...

bende üzülmüyor değilim bu duruma. özellikle siz benjcev efendi. yazmaktan uzaklaştınız ve üzdünüz bizleri...