29 Eylül 2011 Perşembe

hayata ve geceye dair denemeler

dün gece evrimin doğal işleyişini düşünürken aklıma kanal 6 geldi. kahretsin ki beni kanal 6'ya getiren, ve hatta orda da bırakmayıp sonrasında özal ailesinin çenesindeki devasa çukurlara kadar götüren düşünceler silsilesinin nasıl olduğunu hatırlamıyorum. bazen bir şey düşünmeye başlarım, sonra ummadık bambaşka bir düşüncede bulurum kendimi, daha sonra sorar kendime "oha lan nasıl geldim buraya kada" dememle izlediğim fikirleri gerisin geriye (görev yerini boşaltmış sağ bek tadında veyahut hansel gratel geri dönüşü de denir psikolojide) tepmem bir olur. mesela, bir anda zihnimi amcamın harmandalı oynayan içkili vücudunda bulunca tırstım bir öğle yemeğinde. nasıl gelmiştim buraya...

10. amcam düğünümde çok kötü bir harmandalı performansı sergilemişti.
9. amcamın damızlık ineğinden ne güzel peynir yapmıştık hanım yengemle. lokum gibiydi şerefsizim.
8. inek sütü en iyisi yine de nerden bakarsan.
7. keçi sütü ne amına koyayım.
6. mahalle karfurumuz safi zengin söğüşlemeye oynuyor bariz. mesela kağıthane'deki ise gayet bakkal gibi. veresiye bile yazıyordur.
5. gima mı kaldı aga, ohooo. karfur oldu hepisi.
4. maçtan önce eski açığın önündeki gimada ne içerdik.
3. şu hayatta tek tanıdığım fransız, derbi için karaborsadan rakip tribün bileti kaktırılan galatasaray fanı fransız gazeteciydi. skecüklerdi belasını az kalsın.
2. gerçi özgürlük anıtının aslı fransa'daymış. fransızlar ne gerzek millet lan. gerçi şu hayatta fransız mı tanıdık da konuşuyoruz.
1. lan bi felaket filminde de özgürlük anıtı değil de, alibeyköy'deki mısır heykeli yıkılsın.

ama işte, dün gece, o kahrolası gece, gayet bilimsel verilerle evrimin doğal işleyişini düşünüyordum. madem hayvanlar evrimsel olarak olarak kendi yaşamlarını idame ettirmeye programlıydı, hamsiler neden git gide lezzetini kaybetmiyordu. gerçi olabilir de hani. yani bir milyon yıl sonra belki de bilim insanları bu konu üzerinde tartışmalara girer.

-eskiden homo sapiens türü, milangaz'ın icadından hemen sonra, hamsi denen bir deniz canlısını ayçiçek bitkisinden özüttükleri yağda ve buğday bitkisinin cücüğünü ezerek çıkardıkları beyaz maddede yoğurarak kızartıyorlarmış. daha sonra hamsi hayvanı kendini koruma içgüdüsüyle insan oğlunun yemekten hazzetmediği bamya-kabak-kereviz arası bir tat almış. bunu metrocity harabelerinde bulduğumuz teflon tava kalıntısından anlayabiliyoruz.

milyon yıl sonra bir profesör bilimsel bir tartışmada "cücük" de demesin aga.


aslında konu kanal 6 da değildi ama, hbb'ydi bir ara, onu hatırlıyorum. hbb'nin yaz öğlelerin sıkıcılığında verdiği brezilya ligi maçları beni bir dönem futboldan soğutmuştu. kalelerin fileleri bile acaipti sanki. ama sonra özal ailesine kadar gelmiştik işte. hatta semra özal'ın çenesinde çukur çıkarttıracak kadar nasıl bir baskın gendi bu? ve hatta nazmiye demirel. first lady'lere bak. olaya bak.

neyse ne. kanal 6 da bir garipti yalnız. bir aralar her türk ailesinin tv kumandasının 6. tuşunda kesin kanal 6 vardı. ilk 3 zaten kanal değişemez, değişmesi dahi teklif edilemez, teklif edilmesi dahi kabul edilemez, kabul edilmesi dahi akıldan geçirilemez, akıldan geçirilmesi dahip öpülemezdi. kanal 6 hakikaten çok garipti. bir anne yönetiyordu adeta onu. sürekli logo değişirdi. bir bakardın içinde göz olurdu, nazar boncuğu misali, bir bakardın altında çizgi olurdu tombala pulu gibi. 3 yıllık yayın hayatında 10 kere logo da değiştirilmez ki. 1 değiştirdin ses etmedim, 2 değiştirdin o da tamam ama 10 kere de değişmez ki.

hiç de hak etmediği halde sırf içinde 6 var diye televizyon kumandasında yer bulan sinsi kanala nasıl gelmiştim işte! gerçi mütevazılık da var hani. ben ilk özel kanallardan olsam kanal 4 koyardım adımı. "ilk 3 trt desen, 4 de benim işte, beni izleyin" olurdu sloganım. onlar ama böyle düşünmemiş herhalde. biz ilk özel kanallardanız ama kesin birileri bizden çok daha kaliteli yayın yapar, 4 ve 5'i onlara bırakalım insan gibi. o da akıl!

belki derdime çare bulurum diye yazıya dökeyim dedim ama yok cevabı yok. adeta harmandalılarla, özallarla, gimalarla işgal edilmiş düşünce dehlizimde kanal 6'ya sığınmıştım dün gece. bir limandı, sığınılacak belki de.

siz de en iyisi aklınıza kötü şeyler geldiğinde kanal 6'yı düşünün. sizi bir süre idare eder. mutluluk için garanti vermez ama sizi üzmez de kanal 6.

Hiç yorum yok: